RAMAZAN 2009 - 24.Gün







Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoÅŸnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiÅŸ, derken kalınlaÅŸmış, sonra sapları üzerinde doÄŸrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoÅŸuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir maÄŸfiret ve büyük bir ecir va'detmiÅŸtir. (Fetih Suresi, 29)





"Müminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve birbirini korumakta bir vücud gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olursa, sair azaları da bu yüzden humma ve uykusuzluÄŸa tutulur." (Buhari)

 

 







'Dünya Ekonomisindeki Hızlı ÇöküÅŸün Sebebi Ateist Yatırımcılar' / AkÅŸam Gazetesi / 11.10.2008

"Banka kurtarma paketleri, nakit enjeksiyonları, faiz indirimleri, mevduat garantileri, açığa satışların yasaklanması... Hiçbir önlem iÅŸe yaramıyor. Piyasalar dikiÅŸ tutmuyor. Satış trendi durmuyor. İşlerin düzeleceÄŸine inancı kalmayan “ateist yatırımcıların” paniÄŸi, global ekonomiyi çöküÅŸe sürüklüyor"

Basında yer alan tüm bu sözler, dinsizliÄŸin tüm dünyayı sarsan etkilerini çok açık bir ÅŸekilde gözler önüne sermektedir. Zira ekonominin çöküÅŸüne, ateist yatırımcılarının iÅŸlerin düzelebileceÄŸine inançlarının kalmaması ve panik ortamı yaratmalarının sebep olduÄŸu belirtilmektedir.

Allah insanlara, yaÅŸamlarının her anında teveküllü ve ümitvar olmalarını, yaÅŸanan her olayın mutlaka hayırlara vesile olacağının bilincinde olmaları için bir çok ayet indirmiÅŸtir. Allah bir ayetinde tevvekülün önemini ÅŸu ÅŸekilde bildirmiÅŸtir:

EÄŸer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uÄŸratacak yoktur ve eÄŸer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse müminler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Al-i İmran Suresi, 160)

Allah insanlara ÅŸah damarından daha yakındır, insanlar yaÅŸamları boyunca karşılaÅŸtıkları her olaya hayır gözüyle bakmakla yükümlüdürler. Aksilik gibi görünen her olay kaderde pek çok hayır ve hikmetle yaratılmıştır. Günümüzde yaÅŸanan ekonomik krizi de, çözümünü de Allah yaratmıştır. Bu konudaki geliÅŸmelerin tamamı baÅŸtan sona kaderde bellidir ve Allah her detayı tüm insanlar için çeÅŸitli hayır ve hikmetlerle yaratmıştır.





Antioksidanların Mucize Etkisi

İçinde bulunduÄŸumuz 21. yüzyılda yaÅŸanan çarpıcı teknolojik geliÅŸmeler, birçok yönden insan hayatını kolaylaÅŸtırırken, aynı zamanda birçok yeni zararlı maddeyi de beraberinde getirir. Hemen hemen her gün maruz kalınan bu çok sayıdaki zararlı madde ise bir süre sonra vücuda zarar veren oksidanların (okside olmuÅŸ moleküllerin) oluÅŸmasına neden olur. Tıp dünyasında bu oksidanların zararlı etkilerini engellemenin, saÄŸlıklı yaÅŸam sürdürmenin ve hastalıkları önlemenin yolları üzerinde yapılan çalışmalar sık sık gündeme gelmektedir. Özellikle koruyucu hekimlik alanında sürdürülen çalışmalarda, doÄŸal sebze ve meyvelerin insan vücudundaki etkisi her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.

Vücudumuz Neden Meyve ve Sebzeye İhtiyaç Duyar?

Vücut için büyük risk oluÅŸturan serbest radikallerin oluÅŸumuna, petrokimya ürünleri, X ve UV ışınları, sigara dumanı, hava kirliliÄŸi hatta yiyecek ve içeceklerde bulunan koruyucular ve katkı maddeleri gibi bazı bileÅŸikler neden olmaktadır.

Serbest radikallerin bir baÅŸka ortaya çıkma nedeni de oksijendir. Her ne kadar tüm hayati fonksiyonlar için gerekli olsa da, solunum yoluyla vücudumuza giren oksijenin insan saÄŸlığı için tehlikeli bir yanı da bulunmaktadır. Oksijen olmadan besin yoluyla alınan ve tüm hayati fonksiyonlar için gerekli olan enerjinin açığa çıkması mümkün deÄŸildir. Ancak tıpkı oksijenle temas eden bir metalin zamanla paslanması gibi oksijenin hücrede kullanılması sırasında çevredeki moleküller de okside olabilir. Bu ÅŸekilde ortaya çıkan ve kontrol altında tutulamayan serbest radikaller hücrenin protein, yaÄŸ ve genetik materyal gibi önemli maddelerine saldırır. Hücre harap olurken kimyasal reaksiyonlar zinciri baÅŸlar ve bu reaksiyonlar sonunda da daha çok serbest radikal ortaya çıkar. Ayrıca insan vücudu yaÅŸlandıkça antioksidan savunma sistemleri de gücünü sürekli kaybeder. Hücrelerin kendi kendini tamir etme özelliÄŸi azalır. Tüm bu yıpratıcı geliÅŸmeler sonucunda ise kanser, kalp krizi gibi hastalıkların oluÅŸma riski artar. (www.hurmamucizesi.com)

Vücutta her gün yaÅŸanan bu yıpratıcı etkinin ortadan kaldırılmasının en etkin yolu ise ancak Yüce Allah'ın benzersiz örneklerle donattığı doÄŸadaki sebze ve meyvelerin tüketilmesidir.

Antioksidanları Tanıyalım…

Antioksidanlar, vücut hücreleri tarafından üretildiÄŸi gibi, gıdalarla da alınan bir grup kimyasal maddedir. Gıdalarla alınan en önemli antioksidanlar; betakaroten, E ve C vitaminleridir.

Antioksidanlar, hücrelere ve bağışıklık sistemine saldıran ve “serbest radikaller” diye adlandırılan moleküllere karşı koruyucu bir kalkan oluÅŸtururlar.
Böylece serbest radikallerin yıkıcı etkilerini engeller, pek çok hastalığa ve erken yaÅŸlanmaya neden olabilecek zincir reaksiyonları önlerler.

Antioksidanlar ve İnsan Sağlığı

• İnsan vücudundaki her hücre, günde ortalama 10 bin serbest radikalin saldırısına maruz kalır.

• Bazı uzmanlara göre antioksidan üretimi 25 yaşından itibaren yavaÅŸlamaktadır. Bu nedenle ilerleyen yaÅŸlarda daha fazla ek antioksidan alınmalıdır.

• Sebzeler ve meyveler piÅŸirilince antioksidan deÄŸerleri azalır. Bu nedenle buharda piÅŸirme yöntemini tercih etmek en uygun olanıdır.

• Antioksidanlar yalnızca sebze ve meyvelerde bulunmaz. Ayrıca balık yağı, süt ve süt ürünleri ile selenyum açısından zengin olan balıkta da bulunur.

• Likopen, yaÅŸlıların bedensel ve zihinsel saÄŸlığını korumada ve pankreas kanseri gibi çeÅŸitli kanser hastalıklarını önleme konusunda son derece etkili bir antioksidandır. Likopen açısından zengin nadir sebzelerden biri domatestir.

• Enginar, antioksidan özellikleri nedeniyle karaciÄŸer hastalıklarında tedavilere ek olarak verilebilmektedir. Enginarın baÅŸka bir mucizevi özelliÄŸi ise vücuttaki zararlı atıklar olan toksinleri temizleme yeteneÄŸidir.

• Üzüm çekirdeÄŸi, baÄŸ dokusunu güçlendirir. Ayrıca üzümde bulunan ve antioksidan özelliÄŸi gösteren mineraller de vücudumuzdaki zararlı, hücrelerimizi güçten düÅŸüren maddeleri yakalar ve kötü huylu kolesterolü engeller. Üzümün kabuÄŸu, içeriÄŸi ve çekirdeÄŸinin ortalama 20 civarında deÄŸiÅŸik antioksidan madde içerdiÄŸi belirtilmektedir.

Antioksidanlar, Allah'ın insanların yaÅŸaması için kusursuzca yarattığı nimetlerden biridir. YediÄŸimiz tüm yiyecekleri yaratan Yüce Allah, yaÅŸamımız boyunca ihtiyaç duyduÄŸumuz tüm vitaminleri de bu yiyecekler içinde var etmiÅŸtir. (www.derindusunmek.com)






Kuran’da Dikkat Çekici Sayılar-9

99 KOYUN DAVASI

“Bu benim kardeÅŸimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna raÄŸmen “Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat” dedi ve bana, konuÅŸmada üstün geldi.” (Sad Suresi, 23)

 99 koyunla ilgili konu, 21. ayette anlatılmaya baÅŸlanmaktadır. Hz. Davud’un bahsinin başından -17. ayetten itibaren- 21. ayete gelinceye kadar olan hece adedi 99’dur. (45. ayetten itibaren 53. ayete kadar: 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53.)

 99 koyunla ilgili davanın konusu, ayet olarak 22. ayette anlatılmaya baÅŸlanmaktadır. 99 koyun davası, ibare olarak ise 22. ayetin 2. ibaresinde anlatılmaya baÅŸlanmaktadır ve bu ibare surede sondan baÅŸa doÄŸru 99. ibaredir.

 99 koyun davasının anlatılmaya baÅŸlandığı 22. ayetin 2. ibaresinden itibaren, 24. ayetteki “onun koyunları” anlamına gelen “niacihi” ifadesine kadar hece adedi de 99’dur.

 Surede “99 koyun” anlamına gelen “tis’un ve tis’une na’ceten” ifadesinin bulunduÄŸu 23. ayete kadar, ayet sonlarındaki harflerin ebced deÄŸeri 99. (Secavend "mim"de, "tı"da ve "cim"de durarak.) (En küçük ebced hesabıyla)

 “Bu benim kardeÅŸimdir, 99 koyunu vardır” anlamına gelen “haza ahi lehü tis’un ve tis’une na’ceten” ifadesinin ebced deÄŸeri de 99’dur. (En küçük ebced hesabıyla)





Gözardı Edilen Bir Hastalık: DeÄŸiÅŸken Ruh Hali

Bazı insanlar, hayatı kendi belirledikleri kurallar doÄŸrultusunda yaÅŸarlar. Bu kiÅŸiler, nefislerinin o anki istekleri doÄŸrultusunda, kolaylıkla bu kurallarından tavizler verebilmektedirler. Çünkü hayatlarına yön veren, kiÅŸiliklerinde süreklilik göstermelerini saÄŸlayan ve mutlak olarak doÄŸru olduÄŸuna inandıkları bir yol göstericileri yoktur. Bundan dolayı da kiÅŸilikleri çoÄŸu zaman deÄŸiÅŸkenlik gösterebilmektedir. ÖrneÄŸin beÅŸ dakika öncesine kadar oldukça sakinken kiÅŸinin kapıları çarpması, taÅŸkınlık dolu hareketler yaparak çevresindeki insanlara çıkışması, bağırıp çağırarak azarlaması ya da biraz önce mutlu olduÄŸunu ifade ederken birden aÄŸlamaya baÅŸlaması ve her ÅŸeye alınması bu kiÅŸilerin en belirgin özellikleridir.

Tüm iman sahipleri tarafından ÅŸiddetle kaçınılması gereken bu davranış bozukluÄŸunun temel kaynağı ise, kiÅŸinin davranışlarını, konuÅŸmalarını, hareketlerini, düÅŸüncelerini ve olaylara yaklaşımını Kuran ahlakına göre ÅŸekillendirmemesidir.

Dengeli Bir KiÅŸiliÄŸin Önündeki Engeller

Nefsin İsteklerini Ön Planda Tutmak


Yüce Allah Kuran'da nefislerin bencil tutkulara yatkın olarak yaratıldığını bildirmektedir. İnsan eÄŸer nefsinin kendisini yönlendirmesine izin verecek olursa, tüm tavırları bu bencil tutkuları doÄŸrultusunda ÅŸekillenecektir. Bu bencil tutkular ise; insanın sabit, tutarlı ve dengeli bir kiÅŸilik sergilemesini engelleyecektir. İnsan nefsinin telkinleri sonucunda bir anda öfkelenebilecek, duygusallaÅŸabilecek, küsüp darılabilecek, kıskançlık hissine kapılabilecek ve bunlara baÄŸlı olarak da ani kararlar alabilecektir. Dolayısıyla kiÅŸiliÄŸi, çevresindeki insanlar için her zaman bir sürpriz olacaktır. Bir anı bir diÄŸer anına uymayacaktır. Her an ruh hali, düÅŸünceleri, duyguları, kararları ve bakış açısı deÄŸiÅŸebilecektir. Böyle bir insan ise, tutarsız ve dengesiz davranışlarıyla her zaman için çevresindeki insanlar üzerinde tedirginlik ve güvensizlik hissi oluÅŸturacaktır.

İman eden kiÅŸi, Allah'ın gösterdiÄŸi yola uyması sebebiyle bu güçlü ve üstün bir kiÅŸilik kazanır. Rehberi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünneti olduÄŸu için olaylar karşında göstereceÄŸi tavırlar, vereceÄŸi tepkiler hep İslam ahlakına göre olur. Bu da ona itidalli ve dengeli bir kiÅŸilik kazandırır. Nasıl hareket edeceÄŸi, olayları hangi bakış açısıyla, nasıl bir mantık örgüsüyle deÄŸerlendireceÄŸi çevresindekiler için hiçbir zaman sürpriz olmaz. Aklı, vicdanı, tavırları, konuÅŸmaları hep Kuran ahlakının getirdiÄŸi istikrarı yansıtır. Bundan dolayı da güvenilir bir karaktere sahiptir. (http://www.kolaylikdiniislam.com)

Duygusallığı Zararlı Görmemek

Duygusallık, din ahlakının yaÅŸanmadığı toplumlarda çok olumsuz bir tavır olarak algılanmaz. Hatta duygusallığın aslında her insanın karakterinde az çok olması gereken önemli bir özellik olduÄŸuna inanılır. Bu düÅŸünceye göre duygusallığın neden olduÄŸu tavırlar, yaÅŸanması gereken insani duygulardır. Bu nedenle duygusallıktan kaynaklanan “alınma, yakınma, darılma, aÄŸlama, içine kapanma, durgunluk, kıskançlık, kızgınlık” gibi tavır bozukluklarının, “insanın içinden gelen duygular” olduÄŸu öne sürülerek olabildiÄŸince teÅŸvik edilir. Oysa bu kanaat tümüyle yanlıştır.

Kuran ahlakına göre yaÅŸamayan toplumlarda yaygın olarak yaÅŸanan duygusallık, insanın zayıf bir kiÅŸilik göstermesine neden olur. KiÅŸi olaylar karşısında, duygularının kendisini yönlendirmesiyle hareket ettiÄŸi için akılcılıktan büyük ölçüde uzaklaşır. Mantıklı ve doÄŸru düÅŸünemeyecek, isabetli çıkarımlar yapamayacak hale gelir. Bu da kiÅŸinin deÄŸiÅŸken bir ruh haline sahip olmasına, kendisine ve çevresine hem maddi hem de manevi olarak zarar vermesine neden olur.

Mümin ise tüm hayatına ve kiÅŸiliÄŸine Kuran ahlakı hakim olduÄŸu için, nefsin bu özelliÄŸi ve ona karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiÄŸi konusunda en doÄŸru bilgilere sahiptir. Duygusallığın, insanın aklını perdelediÄŸini, doÄŸru düÅŸünebilmesini, gerçekleri olduÄŸu gibi görebilmesini engellediÄŸini, insanı zayıf, dirençsiz ve güçsüz hale getirdiÄŸini bilir. Ayrıca cahiliye ahlakının getirdiÄŸi bu zayıf karakterle özdeÅŸleÅŸen duygusallaÅŸmak, üzüntüye kapılmak, aÄŸlamak, söylenmek, öfkelenmek, kıskançlığa kapılmak, içine kapanmak gibi tavırların, iman sahibi bir insanın karakteriyle baÄŸdaÅŸmayacak, ona yakışmayacak özellikler olduÄŸunun da ÅŸuurundadır. Çünkü tüm bu tavırlar, Allah'ın beÄŸenmediÄŸi ve sakınılması gereken davranışlardır.

Allah'a gönülden bir baÄŸlılık, içten bir teslimiyet, her olayın Allah'ın kontrolünde olduÄŸunu bilerek ve herÅŸeyi hayır gözüyle deÄŸerlendirmek, insanın duygularına kapılıp olumsuz tavırlarda bulunmasını engeller. İman eden bir insan, Allah'a olan güçlü sevgisi ve derin Allah korkusu nedeniyle duygusallığın neden olabileceÄŸi tüm tavır bozukluklarından titizlikle sakınır. Allah'ın Kuran'da bildirdiÄŸi ÅŸekilde, tüm tavırlarıyla, kiÅŸiliÄŸiyle, yüksek ahlakıyla insanlara örnek olmayı hedefleyen bir insandır. (Furkan Suresi, 74) Bu da Allah'ın izniyle ona hiçbir olay karşısında yıkılmayan güçlü bir kiÅŸilik kazandırır. (http://www.duygusalliktehlikesi.com)





Bozayı Kafatası




Dönem: Kretase dönemi

Yaş: 74 milyon yıl

Bölge: Liao Yang, Liaoning, Çin


20. yüzyılın önde gelen evrimcilerinden George Gaylord Simpson'ın açıklamaları, evrim teorisinin ne kadar büyük bir çıkmaz içinde olduÄŸunu göstermektedir:"Bu, memelilerin 32 ayrı takımının hepsi için geçerlidir... Her takımın bilinen en eski ve (sözde) en ilkel üyesi, bu takıma ait temel karakterlerin hepsine zaten sahiptir ve hiçbir durumda bir takımdan bir diÄŸerine doÄŸru ilerleyen devamlı bir geliÅŸim bilinmemektedir. ÇoÄŸu örnekte farklılık o kadar keskin ve boÅŸluk o kadar büyüktür ki, tüm bir takımın kökeni spekülatif ve son derece tartışmalıdır." (George G. Simpson, Tempo and Mode in Evolution, New York: Columbia University Press, 1944, pp. 105, 107.) Evrimcilerin de itiraf ettiÄŸi gibi, Darwinizm'in canlılığın kökeniyle ilgili iddiaları "spekülasyonlar" dan ibarettir. Resimdeki 74 milyon yıllık bozayı kafatası fosili gibi somut bulgular ise, Yaratılış'ın açık bir gerçek olduÄŸunu göstermektedir. (http://www.yaratilismuzesi.com)

Fosil oluÅŸumu esnasında, kemikler ve diÅŸler gibi sert yapılar, yumuÅŸak dokulara kıyasla, daha kolay muhafaza edilir. YumuÅŸak doku yok olurken, kemiksi yapılar uzun dönemler içinde inorganik yapılara dönüÅŸürler. DiÄŸer bir deyiÅŸle canlı kemik dokusunun mineralleri, kayalardaki inorganik minerallerle aynı yapıya sahip olur. Böylece on milyonlarca yıl önce yaÅŸamış canlılar, en ince detaylarına kadar korunurlar. Resimlerde de, 74 milyon yıllık bozayının diÅŸlerinin yapısal detayı ve kemik dokusunun iç yapısı görülmektedir. Bundan on milyonlarca yıl önce yaÅŸamış canlılar da, tıpkı bugünkü canlılar gibi mükemmel bir kemik dokusuna ve yapısına sahiptirler. (http://www.islamadavet.org)






HZ. MEHDİ (A.S.) DÖNEMİNDE GÖRÜLECEK ÇİFT KUYRUKLU YILDIZ VE DOÄžA OLAYLAR

Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhurunda çift kuyruklu bir kuyruklu yıldız çıkacak ve öyle parlak olacak ki, dolunay gibi parlayacak. Bu yıldızın çıkışından sonra öyle çok yaÄŸmur yaÄŸacak ki, büyük hasar olacak. Fakat halk bu yaÄŸmurları sevinçle karşılayacak. Çünkü bundan önceki 3 yılda hiç yaÄŸmur yaÄŸmamış olacak.

(Murtaza Lakha, R &K Tyrell Basımevi, Londra, 1993)

Hadiste , Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkışında görülecek çift kuyruklu bir yıldızdan bahsedilmektedir ve bu yıldızın dikkat çekici derecede parlak olacağı bildirilmektedir. 24 Åžubat 2009 tarihinde dünyaya en yakın noktadan geçen “lulin” kuyrukluyıldızı, aynı hadiste bildirildiÄŸi gibi, diÄŸer yıldızlardan ayrı olarak iki adet kuyruÄŸa sahiptir ve parlaklığı diÄŸer yıldızlardan 6 kat daha fazladır. Hadisin devamında, kuyruklu yıldızın görülmesinin ardından yaÄŸacak aşırı yaÄŸmurların neden olacağı hasara deÄŸinilmiÅŸtir. Aynı hadiste belirtildiÄŸi gibi, 2009’un Mart ayında Dim barajının kapakları aşırı doluluktan kırılmış ve binlerce insan evlerinden tahliye edilmek durumunda bırakılmıştır.  Hatırlayacağınız üzere, geçtiÄŸimiz yaklaşık 3 yıl boyunca yağışlar dünya genelinde oldukça azalmış ve birçok bölgede kuraklık baÅŸgöstermiÅŸti. Dolayısıyla hadiste dikkat çekildiÄŸi gibi yaÄŸan yaÄŸmurlar, her ne kadar bazı hasarlara sebep vermiÅŸse de, halk tarafından sevinçle karşılanmıştı.








ANADOLU'DAKİ SAMİMİYETİ BAÅžKA YERDE GÖRMEDİM

Ne DemiÅŸti

UÅŸak ART TV, 19 AÄŸustos 2008

Adnan Oktar: Türk milletinin örnek olması lazım. Mesela git bir Türk evine selamın aleyküm de misafir Allah, Tanrı misafiri deniyor ya Allah’ın gönderdiÄŸi misafiri herkesin bir misafir odası vardır. Köylerde de bu böyledir. Hiç kimse girmez oraya sırf misafir içindir, en güzel yataklar misafire açılır, yiyeceÄŸin en güzeli misafire getirilir. Sözün en güzeli misafire söylenir dünyanın neresinde var bu bir tek Türklere mahsustur bu. İşte bu İslam ahlakını en güzel yaÅŸamalarından kaynaklanıyor. Bu milletin güzel kültürü, güzel ahlakı, bütün dünyaya mutlaka örnek olması gerekiyor. Onun içinde bu liderlik aÄŸabeylik görevini, biran önce deruhte etmesi gerekiyor. Bu görevi deruhte etmesi içinde tabandan talebin yoÄŸun olması gerekiyor. Bizde bir kenarından, bu talepte bulunuyoruz inÅŸaAllah bu devam edecek.

BaÅŸkent TV, 13 Åžubat 2009

Adnan Oktar: Türkiye dünyanın ahlak okuludur. Yani Türkiye bir ahlak üniversitesidir. Dünyanın en büyük ahlak üniversitesidir. Bu üniversite bütün dünyayı eÄŸitecek iÅŸte. Anadolu, hangi ÅŸehrine gitseniz sevgiyi, ÅŸefkati, merhameti, muhabbeti, dostluÄŸu bulursunuz ki en özlü, en samimi ve en temiz ÅŸekliyledir. Mesela gidin Karadeniz’e, bir muhabbet deryasına girersiniz. Gidin Erzurum’a, Erzincan’a bir muhabbet deryasına girersiniz. Mesela Diyarbakır’a gidin, Diyarbakır’da bir dostluk, sohbet ortamına.. yani dünyada eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ bir muhabbet ve dostluk ortamı olur. Siz gitseniz Londra’da bunu bulamazsınız, Paris’te bulamazsınız, hiçbir yerde bulamazsınız. Ve dünyanın ekmek su gibi ihtiyacı olan, hava gibi ihtiyacı olan bir insani derinliktir bu. İşte Türk Milleti insanlara bunu anlatacak, bunu öÄŸretecek. Türk milliyetçiliÄŸini de en güzel uygulayan, en güzel savunan insanlar yine Türkiye’dedir. Mesela birçok Türki devletler vardır ama Türk milliyetçiliÄŸinin deÄŸerini, anlamını, özünü, hikmetini en iyi bilen, en iyi uygulayan, bunu Kuran ahlakı ile birleÅŸtirerek yani Kuran ahlakına dayandırarak yapan yine biziz. Çünkü Türklük eÅŸittir Müslümanlık, Müslümanlık eÅŸittir Türklük. Ben öyle anlıyorum yani benim bildiÄŸim  budur. Bu da bize çok güzel bir görüÅŸ ve bakış açısı meydana getirmiÅŸtir. Mesela örflerimiz, anane ve geleneklerimiz nefistir bizim. Åžahanedir. Hayata renk katar, bir güzellik, süstür.



Ne Oldu

Yeni Asya, 5 Mart 2009


Bremen Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi Prof. Dr. Wilfried Siebold, Anadolu insanındaki içten davranma, çıkarsız sevme ve karşılıksız yardım etme duygusunu dünyanın hiçbir ülkesinde göremediÄŸini söyledi





İmanın Güzellikleri




Bu sitenin amaçlarından biri müminlere nasip olan nimetlere dikkat çekmek, insanların cennetin eÅŸsiz güzelliklerini ve sonsuza kadar sürecek olan zevkleri derinlemesine tefekkür edebilmelerini saÄŸlamaktır. Zira hem Kuran ayetleri hem de Peygamberimiz (sav)'in hadisleri bizleri pek çok insanın daha önce hiç düÅŸünmemiÅŸ olabileceÄŸi cennet nimetlerinden haberdar etmektedir. Cennetteki ihtiÅŸamın, sınırsız nimetin ve yaÅŸanacak olan güzel hayatın anlaşılması, insanların cennete olan özlemlerini ve bu hayatı kazanmak için harcayacakları çabayı artıracaktır. Allah'ın sonsuz rahmetine ve eÅŸsiz nimetlerine layık olabilmek için büyük bir ÅŸevk ve azimle hayırlarda yarışmalarına vesile olabilecektir.

2009-07-19 12:55:11

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top